Kısa Öykü Üstadı: Anton Çehov

Kısa öykü son yıllarda adından daha da söz ettiren ve farklı edebiyat deneyimlerine meydan veren bir yazın türü. Minimal öyküler, rahmetli Hulki Aktunç'un deyişiyle küçürek öyküler kısa öykünün son geldiği nokta. Ama onları bir başka yazıya bırakarak kısa öykünün ilk ve en usta isimlerinden birinden bahsedelim: Anton Çehov.

Eski isimlere baktığınızda tek bir uzmanlık alanı görmeyiz genelde. Bir kişi hem filozof hem astronom hem zanaatkar olabilir mesela. Anton Çehov da kısa öykü yazarı, dramaturg ve doktordu. Günümüzde tarihin en iyi kısa öykü yazarlarından biri olarak anılıyor.

Gönül Anton Çehov'u Rusça aslından okumayı ister ama şanslıyız ki Türkçede birçok eserinin çevirilerini bulabiliyoruz. Kısa öyküleri de ("Memurun Ölümü", "Köpeğiyle Dolaşan Kadın") oyunları da (Vanya Dayı, Vişne Bahçesi) çeşitli yayınevleri tarafından basılmış durumda. 

Anton Çehov hakkında ilginizi çekebilecek birkaç bilgi de verelim:

- İlk eserlerini ticari kazanç amacıyla verdi ama sanatsal tutkusu arttıkça modern kısa öykünün evrimine etki edecek yenilikler yaptı. Daha sonra James Joyce ve başka modern yazarlar tarafından benimsenecek olan bilinç akışı tekniğinin erken kullanımı da onu orijinal kılan özelliklerden. Ayrıca geleneksel öyküdeki ahlaki sonları da reddetti.

- Okuyucularının bu yeni teknikten zorlanması onun için bir özür sebebi olmadı. Sanatçının rolünün soruları yanıtlamak değil soru sormak olduğunu vurguladı.

- Çehov da çoğu ünlü yazar gibi çocukluktan itibaren yazmaya başladı. Ama onun için dönüm noktası aşırı çalışmaktan yorulup sağlığı bozulduğunda Ukrayna'ya seyahat etmesi oldu. Orada bozkırların güzelliği onu büyüledi ve fazla orijinal, oldukça tuhaf bulunan, novella uzunluğunda bir kısa öykü yazdı.

- Anton Çehov, içlerinde George Bernard Shaw, Virginia Woolf ve Elia Kazan gibi birçok ünlü ismi de etkiledi. Yine ondan etkilenen bir başka yazar, Ernest Hemingway, hayranlığını ve belki kıskançlığını kendi üslubuyla ifade etti: "Çehov'un yaklaşık 6 tane güzel öyküsü var. Ama amatör bir yazardı."

Çehov'u keyifle okumaya devam!


İyi ki doğdun Hulki Aktunç!

Edebiyatımızın en yetkin yazarlarından biri olan Hulki Aktunç, 29 Haziran 2011 tarihinde aramızdan ayrıldı. Ama biz onu doğum gününde analım ve eserleriyle hatırlayalım dedik.

Hulki Aktunç öykü, roman, şiir ve deneme dalında eserler vermiş olan çok verimli ve bol ödüllü bir yazar. Ayrıca sosyal ve hoşsohbet kişiliğiyle de çevresi tarafından oldukça seviliyordu.

Eserlerinde dilde yenilikçiliği dikkat çekerken toplumsal bellekten konular seçmesi de önem taşıyor. 12 Eylül Darbesi, 6-7 Eylül birçok travmatik tarih Hulki Aktunç'un öykü ve romanlarında yerlerini almış.

Usta yazarın yayımlanmış birçok eseri var ama şu sıralar baskısı olanlardan biraz bahsedelim:

Şiir


Sönmemiş dizeler: Hulki Aktunç'un bu şiir kitabında büyük dizeler var. 2009 yılında yayımlanan eserin 2010 yılında hem Necatigil Şiir Ödülü'nü hem de Metin Altıok Şiir Ödülünü aldığını not düşelim.

"Sözcük sözcükle konuşur
Konuşur bağrışır savaşır
Adını ararken söner bir şiir."

Firak - Toplu Şiirler: Bu kitapta, Hulki Aktunç'un değerli şiirlerini bir arada bulabilirsiniz.

"Bir kalem dikin mezarıma
Yan yana gelmemiş
Sözcükler var daha" ("İnsan Aşklarının Küldür"den)

Öykü


Toplu Öyküler 1 - Gidenler Dönmeyenler: Hulki Aktunç'un toplu öykülerinin yer aldığı birinci kitapta Gidenler Dönemeyenler, Kurtarılmış Haziran, Ten ve Gölge'deki öyküler bulunuyor.

Toplu Öyküler 2 - Bir Yol Göstericinin Hayatı - Güz Herşeyi Bilir: Hulki Aktunç'un toplu öykülerinin yer aldığı ikinci kitapta Bir Yol Göstericinin Hayatı ve Güz Herşeyi Bilir'deki öyküler bulunuyor.

Roman


Son İki Eylül: Kitabın ismi 12 Eylül'ü hatırlatıyorsa yanılmıyorsunuz. Hâlâ süren bu büyük toplumsal travmanın insanlar üzerindeki yıkıcı etkisinin şiirsel bir dille anlatıldığı önemli bir roman.

Bir Çağ Yangını: Türkiyeyi saran bir yangını anlatan bu roman üstün anlatımı ve kurgusunun yanı sıra adete bir kehanet özelliği de taşıyor.

Deneme


Erotologya? Bir Türkiye Erotologyası'na Giriş İçin Denemeler: Cinsel konularda muhafazakar bir toplum olmamıza rağmen bu konuda aslında çok köklü ve coşkulu bir geleneğe, alışkanlıklara sahip olduğumuzu gösteren değerli bir deneme ve araştırma kitabı. Kitap içerisinde yabancı kökenli kelimelere Türkçe karşılıklar da getirmeye çalışmış Hulki Aktunç. Örneğin, homoseksüel yerine hemcinsel, heteroseksüel yerine diğercinsel.

Türkçenin Büyük Argo Sözlüğü: Hulki Aktunç'un Türkiye edebiyatına en büyük katkılarından biri. Alanında birçok özelliğiyle ilk ve tek. Hulki Aktunç'un büyük emek sarf ettiği, yaklaşık 16 yıl üzerinde çalıştığı ve yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da ilgi gören bir eser.

Yoldaşım 40 yıl: Hulki Aktunç'un kendi anlatımıyla hem kendi hayatı hakkında anılara ve Türkiye tarihi hakkında ipuçlarına tanıklık edebilirsiniz bu kitapla.

Araname: Ara Güler hakkında bir kitap Araname. Hulki Aktunç'un kıymetli eşi Semra Aktunç'un da imzası var. Ara Güler'le dostluklarının, anılarının, sohbetlerinin kağıda dökülmüş hali, belge niteliğinde keyifli bir okuma. (Ara Güler'e geçmiş olsun temennimizi de iletmiş olalım yeri gelmişken.)

Biz seni okumaya doyamıyoruz, iyi ki doğdun Hulki Aktunç!


Salvador Dali Hakkında İlginç Bilgiler

Salvador Dali, sadece sanat tarihinin değil dünya tarihinin en sıra dışı karakterlerinden biri. Sürrealizmin en dikkat çekici eserlerinden birçoğuna imza atan Dali, tablolarının yanı sıra çizimleri ve farklı ürün tasarımlarıyla da tanınıyor. Çılgın bakan gözleri ve özel şekillendirdiği bıyığıyla da akıllarımızda yer etmiş durumda. İşte Salvador Dali hakkında ilginç bilgiler:

1. Katalan kökenli olan Dali'nin tam adı Salvador Domingo Felipe Jacinto Dali i Domenech, 1. Marqués de Dali de Pubol'dur. (Şimdi biraz soluklanalım.)

2. Sürrealist film yönetmeni Luis Bunuel ile Un Chien Andalau (Bir Endülüs Köpeği) adlı filmde işbirliği yaptı. İngilizce altyazılı olarak izleyebilirsiniz. Salvador Dali, animasyon film yapımcısı Walt Disney'le de enfes bir işbirliği var: Muhteşem görüntüleri ve müziğiyle Destino.

3. Salvador Dali'nin 1929'da tanıştığı ve ömrünün sonuna kadar ilham perisi olan Gala'ya birçok tablosunda rastlayabilirsiniz. Asıl adı Elena Ivanova Diakonova olan Gala, Dali'den önce sürrealist şair Paul Eluard'la evliydi.

4. Salvador Dali sanatıyla çığır açsa da politik görüşüyle tepki topladı, dönemin diktatörü Franco'yu savunması sürgündeki İspanyol yazarlar tarafından tepkiyle karşılandı. Hatta, 1960 yılında New York'ta düzenlenen bir sergiye Dali'nin eserinin dahil edilmesine karşı tepki gösterdi.

5. Midnight In Paris (Paris'te Gece Yarısı) filminde Adrian Brody'yi Salvador Dali'nin gençliğini oynarken izleyebilirsiniz. Neredeyse birebir canlandırılan rolde, Dali'nin favori sözcüğü "gergedan". (Filmde Salvador Dali'ye Luis Bunuel ve Man Ray de eşlik ediyor.)


Çentik Atıyoruz!

Çerçi Sanat'ta farklı isimde bölümlerimiz olduğuna değinmiştik. Örneğin, dosya konularını işlediğimiz Günebakan. Çentik bölümümüzde tanıtım yazıları yer alıyor. Çentik'te edebiyat ve sanat dalları hakkında tanıtıcı bilgiler bulabilirsiniz.

Nelere çentik attık?


Edebiyat: Kitap tanıtımları, Çerçi Sanat'ta önemli bir yer tutuyor. Okuduğunuz, paylaşmak istediğiniz ve okunmasını önemli gördüğünüz kitapları tanıtmak gibisi yok. İlk iki sayımızda yayınlanan kitap tanıtımlarımızı örnek verebiliriz.

Şengül Can, Berna Durmaz'ın Bir Hal Var Sende ve Ercan Kesal'ın Peri Gazozu kitaplarını, Yusuf Turhallı Şener Özmen'in derlediği Uykusu Bölünenler kitabını tanıttı.

Sinema: Klasik ve modern filmler gerek konuları gerek çekim teknikleriyle bize birçok şey anlatıyor, birçok şey katıyor. Dilimiz vardığınca, eleştirinin hakkını vererek inceliyoruz onları.

Gerçek İnan'ın Mavi En Sıcak Renktir filminin tanıtımını okuyabilirsiniz.

Müzik: Dijital müziğin etkisi altında kalmış görünse de müzik albümlerinin hâlâ önemli bir yeri olduğu yadsınamaz.

Bilge Demircan bundan yola çıkarak Sarp Maden'in Durmaksızın ve Tanju Duru'nun Duru Zamanlar albümlerini tanıttı.

Tiyatro: Oyuncularla ve sanatla birebir temas, coşkun duygular tiyatro oyunlarında bizi bekliyor. Özel tiyatroların devam edebilmesi için destek gerekli. Çentik'te tanıtım yaparak katkıda bulunmaya çalışıyoruz.

İlk iki sayıda, Tülay Akyol Sessizlik ve Şekersiz oyunlarını, Nilay Uslu Oyun oyununu tanıttı.

Nelere çentik atmak istiyoruz?


Yukarıda saydığımız dallarda çentik atmaya devam ederken ismimizdeki "sanat" kelimesinin hakkını vermek niyetindeyiz. Bundan sonraki sayılarda dergimizde çok çeşitli sanat dallarına yer vermek istiyoruz.

Resim: Birbirinden değerli sanatçıların sergileri, bu sergilere ev sahipliği yapan galeriler... Hepsi ama hepsi birer çentik atılmayı bekliyor.

Heykel: Heykeltıraşlar sanatlarını birbirinden farklı malzemelerle icra ediyorlar: seramik, metaller, kâğıt... Bize düşen bu çeşitliliği kaleme almak olacak.

Fotoğraf: Tek bir fotoğraf koskoca bir hikâyeyi anlatabilir. Her fotoğrafçının kendine has tarzı ve fotoğraf sergileri çentik bölümünde yer alacak.

Bu kısa yazıya adını sığdıramadığımız enva-i çeşit sanat ve zanaat dalları da dahil elbette.

Ben de çentik atmak istiyorum diyenler için adresimiz: iletisim@cercisanat.com

Nelerden ilham alırız?

Edebiyat ve sanatta bir eser ortaya çıkarmadan önce yaratıcı bir fikir için ilhamdan, diğer adıyla esinden medet umarız. "İlham geldi" ya da "ilham gelmiyor" dediğimizde hem bizden dışarıda bir kuvvetten hem de içimizde meydana gelen bir süreçten bahseder gibiyiz. Nedir bu ilham ve nelerden ilham alırız?

Birçok dil, din ve kültür de bu dışarıdan gelen kuvveti doğaüstü bir şekilde tanımlanmıştır. Eski Yunanda ilhamın perilerden veya Apollon ile Dionysus'tan geldiğine inanılır. Kuzey ülkelerinde tanrı Odin de ilham kaynağıdır. Hristiyanlıkta ilhamın Kutsal Ruh'tan geldiğine inanılır. İslamda "vahiy" kelimesi ilham kelimesini karşılıyor görünür. Doğaüstü açıklamada ilham dışarıdan gelen bir şeydir.

İlhama rasyonel açıklama getiren kişilerden biri 18. yüzyıl filozoflarından John Locke insan zihnindeki fikirlerin birbiriyle birleşmesinden kaynaklandığını ileri sürdü. Sigmund Freud, ilhamın sanatçının içsel tininde bulunduğunu savundu. Carl Gustav Jung bir sanatçının, insan zihninin arketiplerinin kodlandığı belleğe uyum sağladığını düşündü. Rasyonel açıklamalarda ilham insanın içinde meydana gelen bir süreçtir.

Türkçede "ilham geldi", "ilham gelmiyor", "içime doğdu" diye kullanımlar vardır. Arapça kökenli olan ilhamın Türkçe karşılığı esin kelimesi esmek kelimesinden gelir. Dilde de yine doğaüstü, dışarıdan gelen bir anlam fark edebiliriz. Ama ilham ister dışarıdan gelsin ister içimizde olsun, onu çeşitli yollarla besleyebiliriz.

İlham kaynakları


Yeni deneyimler kazanmak ilham perisini çağırmanın en iyi yollarından biri olsa da hayal gücü, bilgi işleme kabiliyeti ve pek tabii ki dildeki yetkinlik asla hafife alınmamalı. Edebiyatta, hiç denize gitmeden denizi betimleyen yabancı bir şairin bahsi de geçer. Belki de bütün bu unsurları karıştırıp mükemmel karışımı ortaya çıkartma yeteneğidir ilham.

Ünlü yazar James Joyce eserlerinde ailesinden ilham almıştır. Eşini, kızını yazmıştır. Biz de pekâlâ ondan ve onun gibi yazarların, sanatçıların yaşamlarından ilham alabiliriz. Bu yazarların, sanatçıların eserlerinden ilham alabiliriz. Bir kitap, bir tablo, bir heykel, bir şarkı bir film... Hemen her şey ilham kaynağımız olabilir.

İlhamın beş duyumuzla da alakası olabilir. Bir ses, bir renk, bir tat, bir koku bizde bir şeyler tetikleyebilir. Bir odanın, bir şehrin tasarımı da. Belki de ilham dışarıdan aldığımız etkilerin fikirlerimizle birleşmesidir. Belki de yazmak için vakit ayırmak, yazmaya odaklanmanın sonucunda ortaya çıkan bir süreçtir.

İlham gelmemesi de bunun tam tersinden kaynaklanıyor olabilir mi? Ya da daha öncekinden daha iyi bir eser verememe tedirginliğinden? Kesin bir cevabımız yok hiçbirine. Ama temennimiz o ilhamın bizleri hiç yalnız bırakmaması...

Günebakan'da kimler var?

Çerçi Sanat'ta bölümlerin adını farklı şekillerde adlandırmayı tercih ettiğimizden "Çerçi Sanat Yayında!" yazımızda değinmiştik. Günebakan, dosya konularımızın yer bulduğu bölümümün. Neden "günebakan"? Çünkü günebakan, başka bir adıyla ayçiçeği yüzünü güneşe dönen bir bitkidir. Biz de dosya konularımızda güneşin aydınlattığı yolda, güncel olanda ilerlemek istedik. Elbette köklerimizden, kök yazarlardan beslenmeyi ihmal etmeyerek...

Günebakan konuklarımızı hatırlamaya ne dersiniz?

1. sayımızın Günebakan konuğu Şule Gürbüz


Her sayıda ayrı bir heyecan yaşıyoruz ama ilk sayımızın heyecanı daha farklıydı elbette. 1. sayımızın Günebakan konuğu Şule Gürbüz. (Geçmiş zaman kullanmıyoruz, çünkü Çerçi Sanat'ta her yazıya her an erişebilirsiniz.)

Şule Gürbüz'ün Kambur, Zamanın Farkında ve Coşkuyla Ölmek kitaplarını inceledik. Gençliğinde Kambur'u yazdıktan sonra on dokuz yıl ara vermesi, bir ustadan saat işçiliğini öğrenip bu zanaat dalında çalışmayı tercih etmesi, eserlerindeki zaman vurgusu ve ayrıntılı anlatımı dikkatimizi çeken ayrıntılardandı.

Söyleşiyi buradan okuyabilirsiniz: http://cercisanat.com/dergi/1/sule-gurbuz-ile-soylesi


2. sayımızın Günebakan konuğu Hüseyin Kıran


2. sayımıza konuk olan Hüseyin Kıran'ın Madde Kara, Resul, Gecedegiden ve Benim Adım Meleklerin Hizasına Yazılıdır kitaplarını inceledik. Hüseyin Kıran'ı felaket anlatısı, kimlik, isim edinme ve bilinçdışı açısından inceledik. Zor bir süreçti ama özenli ve keyifli yazılar ortaya çıkarmaya çalıştık.

Söyleşiyi buradan okuyabilirsiniz: http://cercisanat.com/dergi/2/huseyin-kiran-ile-soylesi


3. sayımızın Günebakan konuğu Faruk Duman


Faruk Duman dosyası üzerinde hala çalışıyoruz. Yazılarımız şekillenmeye başlarken dikkatimizi çeken unsurlar masalsı anlatım ve sislerin içinden göz kırpan bir çocukluk oldu.

Söyleşiyi yeni sayımız yayınlandığında okuyabileceksiniz.

Küçük bir de sürprizbozan verelim: Diğer sayılarda sadece günümüz yazarları dosya konusu olmayacak, bazo sayılarımızda çeşitli temalar da Günebakan'da yerini alacak.

Yeni sayılarımızda görüşmek üzere!

Saatleri Ayarlama Enstitüsü İngilizcede!

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü başyapıtı artık İngilizcede de okunabilecek.

İngilizceye The Time Regulation Institute adıyla çevrilen romanın çevirmenleri Alexander Dawe ve Orhan Pamuk çevirilerini de üstlenen Maureen Freely. Çeviri, eski klasikler ve modern klasiklere yayın programında ağırlıklı olarak yer veren Penguin Yayınları tarafından basıldı. Kitapta, Pankaj Mishra'nın önsözü de bulunuyor.

New York Times yazarlarlarından Martin Riker, önemli bir yapıt olduğunu kabul ettiği kitapta, Türkiye tarihçesinden kültürel ayrıntılara kadar oldukça fazla açıklama olduğunu ve bunun yabancı dilden çevrilen bir kitabı biraz daha yabancılaştırabileceğini belirtiyor. Ayrıca ekliyor: "... kâr amacı gütmeyen kuruluşlar diyebileceğimiz kuruluşların okuduğum en kapsamlı hicvi. Yönetmelik ve bürokrasi, Tanpınar'ın tek hedefi değil, kurgu sırasında betimlediği her karakter için hicvedilecek afili bir inanç sistemi ileri sürüyor. Simya, spiritüalizm, psikanaliz, siyaset, akademik teoriler, Hollywood romantizmi; zaman zaman Tanpınar'ın romanı insan ahmaklığının ansiklopedisi gibi okunuyor."

İngilizce olan yazının tamamını şu linkten okuyabilirsiniz:
http://www.nytimes.com/2014/01/05/books/review/the-time-regulation-institute-by-ahmet-hamdi-tanpinar.html?_r=0

Kitap kapağını aşağıda görebilirsiniz:




"İstenmeyen" Meslekler


"Anne, ben yazar olmak istiyorum", "Baba, ben konservatuara hazırlanıyorum!" dediğinizde olumlu yanıt alma olasılığınız nedir? Büyük olasılıkla çok düşük. Felsefe veya sosyoloji okuyorum dediğinizde insanların yüzünün alacağı limoni ifadeyi görebilirsiniz, bazı iyi niyetli kişiler size "iş" bulmaya çalışabilir ve alacağınız muhtemelen yanıt: "Yap tabii, hobi olarak yine yap." Ama siz başka şeylerle uğraştıkça genelde istediğiniz alana hakkıyla eğilemezsiniz.

Edebiyat, sanat dalları, sosyal bilimler, fen bilimleri, vb neden günümüzde, genel geçer bakış açısına göre meslekten sayılmıyor?

Saydığımız bu alanlarda popüler mesleklerdeki kadar pozisyon, maaş, vb olmayabilir. Ne var ki, o meslekleri yaptığınızda bunları edinebileceğinizin garantisi yok. Bu konudan kitaplar dolusu yazı çıkabilir ama iki açıdan kısaca değerlendirelim.

1. Üretim


Masa başında yapılan işleri düşünün. Bir bütünden size koparılmış bir görevi icra edersiniz, görevi tamamlarsınız ve sizden çıkar. Ama bir yazar, sanatçı veya zanaatkar için durum farklıdır (kar amaçlı çalışmama durumunda elbette). Örneğin, bir öykü tamamen sizin şekillendirmenize bağlıdır, tamamıyla kendiniz ilgilenirsiniz, başka görüşler alırsınız, yazdıktan sonra sizden çıkar ama yine de sizin eserinizdir. Bir şey üretmenin hazzını yaşarsınız ve ürününüze yabancılaşmazsınız. Tüketime dayanan bir sistemde üretici mesleklerin dışlanması aslında şaşırtıcı değil.

2. Kendi için çalışma


Üretimle bağlantılı olarak ürününüzü tam da kendi için üretirsiniz. Popüler mesleklerde yukarıda belirttiğimiz gibi bütün bir parçasını yürütme görevi size verilir ve onu tamamladıktan sonra sizden tamamen uzaklaşır. Nihayetinde patronunuzu tatmine ulaştıracak bir sürecin aracısı olursunuz ama size gerçek bir tatmin sağlamaz. Halbuki seramikten bir çanak yaptığınızda size tek kuruş getirmeyecek, kimsenin haberi olmayacak bile olsa o kendi içinde bir bütündür. Kapitalist sistem bir emeği, bir bedeni (özellikle kadın ve hayvan bedenini) değersizleştirmek için parçalara böler. (Mesleki ayrışma da Fordist sistemin getirdiği bir sonuçtur.)

Çevremizde yok mu popüler olanın çizdiği yolu kullanmayanlar? Elbette var. İlk sayımızın Günebakan konuğu olan Şule Gürbüz gerçekten cesur bir örnek. Bir usta yanı da saat tamirciliğinin inceliklerini öğrenerek bu alanda çalışmayı tercih ederken zamana ve ayrıntıya karşı bu duyarlılığını eserlerinde de işliyor.

Her biri "güncel" mesleklerle uğraşan/uğraşmak zorunda kalan Çerçi Sanat ekibi olarak Şule Gürbüz gibi örneklerin çoğalması dileğiyle...

Çerçi Sanat'taki görsellerin kaynakları neler?

2014'ün ilk blog yazısıyla merhaba!

E-dergi ve blog gibi çevrimiçi yayınlarda telif sorununa değinmiştik. Edebiyat ve sanatı merkezine alan bir e-dergi olarak, kaliteli sayılar sunmanın yanı sıra hem yazılarda hem de görsellerde telif hakları ihlal etmemeye özen gösteriyoruz. Peki, Çerçi Sanat'ta göreceğiniz görseller ağırlıklı olarak nerelerden ediniliyor?

1. Yetenekli ilüstratörlerimizin gönderdiği eserler


Dergimizde yer alma teklifimizi kabuk eden ve gönüllü olarak eserlerini paylaşan ilüstratör arkadaşlarımız, öykü ve şiirlerin görsel olarak da dile gelmesini sağlıyorlar. Bir nevi sanat içinde sanat...



2. Ekip arkadaşlarımızın kendi çektiği fotoğraflar


Mutfaktaki arkadaşlarımız, özellikle Günebakan'a konuk olan yazarlarımızın kitaplarını farklı kompozisyonlarda çekerek hem özgün olan hem de göze hitap eden görseller sunmayı hedefliyorlar.



3. Yazarlarımızın kendi gönderdiği/paylaştığı görseller


Elbette, yazarlarımızın kendi gönderdikleri veya bizim kullanmamıza izin verdikleri fotoğraflar ve el yazıları gibi özel görseller de var.



Mevcut görselleri ifade gücü en fazla ve çözünürlüğü en yüksek olanlardan seçmeye özen gösteriyoruz. Ayrıca, dergi kapaklarımız ve Facebook sayfamızda yayınladığımız görseller de özel hazırlanıyor. E-dergi olmanın sorumluluğunu elden bırakmak yok!