"İstenmeyen" Meslekler


"Anne, ben yazar olmak istiyorum", "Baba, ben konservatuara hazırlanıyorum!" dediğinizde olumlu yanıt alma olasılığınız nedir? Büyük olasılıkla çok düşük. Felsefe veya sosyoloji okuyorum dediğinizde insanların yüzünün alacağı limoni ifadeyi görebilirsiniz, bazı iyi niyetli kişiler size "iş" bulmaya çalışabilir ve alacağınız muhtemelen yanıt: "Yap tabii, hobi olarak yine yap." Ama siz başka şeylerle uğraştıkça genelde istediğiniz alana hakkıyla eğilemezsiniz.

Edebiyat, sanat dalları, sosyal bilimler, fen bilimleri, vb neden günümüzde, genel geçer bakış açısına göre meslekten sayılmıyor?

Saydığımız bu alanlarda popüler mesleklerdeki kadar pozisyon, maaş, vb olmayabilir. Ne var ki, o meslekleri yaptığınızda bunları edinebileceğinizin garantisi yok. Bu konudan kitaplar dolusu yazı çıkabilir ama iki açıdan kısaca değerlendirelim.

1. Üretim


Masa başında yapılan işleri düşünün. Bir bütünden size koparılmış bir görevi icra edersiniz, görevi tamamlarsınız ve sizden çıkar. Ama bir yazar, sanatçı veya zanaatkar için durum farklıdır (kar amaçlı çalışmama durumunda elbette). Örneğin, bir öykü tamamen sizin şekillendirmenize bağlıdır, tamamıyla kendiniz ilgilenirsiniz, başka görüşler alırsınız, yazdıktan sonra sizden çıkar ama yine de sizin eserinizdir. Bir şey üretmenin hazzını yaşarsınız ve ürününüze yabancılaşmazsınız. Tüketime dayanan bir sistemde üretici mesleklerin dışlanması aslında şaşırtıcı değil.

2. Kendi için çalışma


Üretimle bağlantılı olarak ürününüzü tam da kendi için üretirsiniz. Popüler mesleklerde yukarıda belirttiğimiz gibi bütün bir parçasını yürütme görevi size verilir ve onu tamamladıktan sonra sizden tamamen uzaklaşır. Nihayetinde patronunuzu tatmine ulaştıracak bir sürecin aracısı olursunuz ama size gerçek bir tatmin sağlamaz. Halbuki seramikten bir çanak yaptığınızda size tek kuruş getirmeyecek, kimsenin haberi olmayacak bile olsa o kendi içinde bir bütündür. Kapitalist sistem bir emeği, bir bedeni (özellikle kadın ve hayvan bedenini) değersizleştirmek için parçalara böler. (Mesleki ayrışma da Fordist sistemin getirdiği bir sonuçtur.)

Çevremizde yok mu popüler olanın çizdiği yolu kullanmayanlar? Elbette var. İlk sayımızın Günebakan konuğu olan Şule Gürbüz gerçekten cesur bir örnek. Bir usta yanı da saat tamirciliğinin inceliklerini öğrenerek bu alanda çalışmayı tercih ederken zamana ve ayrıntıya karşı bu duyarlılığını eserlerinde de işliyor.

Her biri "güncel" mesleklerle uğraşan/uğraşmak zorunda kalan Çerçi Sanat ekibi olarak Şule Gürbüz gibi örneklerin çoğalması dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder