Çerçi Sanat 3. Sayısı İle Sizlerle!

Çerçi Sanat 3. sayısı ile sizlerle! Bu sefer hasret uzun sürdü ama nihayet kavuştuk. Ama inanın beklediğinize değdi.

Faruk Duman söyleşisi, dosya konuları, öyküler, şiirler, denemeler ve tanıtımlarla özenli bir sayı oldu 3. sayımız.

3. sayımıza ve editörden yazımıza buradan ulaşabilirsiniz: http://cercisanat.com/dergi/3

Bu sayıda aşina olduğunuz isimlerin yanı sıra yepyeni isimlerle de tanışma fırsatı bulacaksınız.

3. sayımızda eserleri yayınlanan yazarlarımız (alfabetik sırayla): Tülay Akyol, Fatih Alpyürür, Gökhan Arslan, Rabia Aslan, Emine Aydoğdu, Tuğçe Ayteş, Alper Beşe, Şengül Can, Berna Sitera Değirmen, Bilge Demircan, Naci Fırat, Gerçek İnan, Can Karakuş, Faruk Keskin, Fatih Külahçı, Oğuz Nedirli, Caner Ok, Özlem Şan Özdemir, Yasin Öztürk, Murat Sağlam, Yusuf Turhallı, Serkan Türk.

Elbette öykü ve şiirlerimize ilüstrasyonlarıyla renk katan ilüstratörlerimizi anmadan olmaz: Yunus Kocatepe, Gizem Malkoç, Ayfer Feriha Nujen, Onur Saylam, Burcu Urgut.

Yeni sayımızı sosyal medyada ve blogumuzda paylaşmaya devam edeceğiz. Ama isterseniz şimdiden Faruk Duman röportajıyla başbaşa bırakalım sizi: http://cercisanat.com/dergi/3/faruk-duman-ile-soylesi

İyi okumalar!

Tezer Özlü: Yeryüzüne Dayanabilmek İçin

Daha önce Bilge Karasu'nun çeviri şiirleri yayınlandığında ne kadar mutlu olduğumuzu yazmıştık. Edebiyatımızın ilginç seslerinden biri olan ve 1986 yılında aramızdan ayrılan Tezer Özlü de Yeryüzüne Dayanabilmek İçin derlemesiyle tekrar bizlerle.

Sezer Duru'nun incelikle hazırladığı bu derlemede Tezer Özlü'nün genelde sevdiği yazarlar, dünya sineması, Almanya ve İsviçre hakkındaki değerlendirmeleri ile kendisiyle yapılan ve başkalarıyla yaptığı röportajları bulabilirsiniz.

Kitapta, Tezer Özlü'nün tüm eserlerinde olduğu gibi, doğrudan veya dolaylı olarak Cesare Pavese, Franz Kafka, Fernando Pessoa, Italo Svevo ve Stefan Zweig var. Ayrıca Direnmenin Estetiği'nin yazarı Peter Weiss gibi sürpriz isimlerle röportajlar ve onlar hakkında değerlendirmeler de bulunuyor.

Alman ve dünya sineması, tiyatrosu hakkında değerlendirmelerin ağır bastığı kitapta Stefan Zweig ile ilgili yazı dikkat çekiyor.

Tezer Özlü, bu dünyanın yükünü sırtında taşıdığını hisseden ve bunu sık sık sorgulayan bir yazar. "Yeryüzüne dayanmak" için kendi yöntemini bulmuş ama sağlığı bu yüke daha fazla dayanamamış. Bir de hayatın gidişatından hiç umudu olmayıp kendi yaşamına son veren yazarlar var. Tezer Özlü, çok iyi bildiğimiz örnekleri söylüyor: Walter Benjamin ve Stefan Zweig. Ama burada unutmamak gerekir: Stefan Zweig, eşi Lotte'yle birlikte intihar eder.
Stefan Zweig

Avrupa'nın Hitler döneminde düştüğü durumdan dolayı umutsuzluk ve hayal kırıklığı yaşayan Zweig, 22 Şubat 1942 tarihinde Rio de Janerio'da eşiyle birlikte intihar eder. 3 sene daha dayanabilselerdi Hitler rejiminin yıkılışına şahit olacak ve belki de rahat bir yaşam sürebileceklerdi. Ama baskı rejimi, Yahudiler ve diğer azınlık üzerinde o kadar etkiliydi ki bu durumdan çıkışı, tünelin ucundaki ışığı göremeyecek kadar karanlıktı ortalık. Keşke demeden edemiyoruz; keşke Walter Benjamin, Stefan Zweig ve Lotte Zweig yaşasaydı.

Ne var ki, mevcut duruma hassasiyet de yazarlığın özünden geliyor belki. Tezer Özlü'nün yazılarında da bunu derinlemesine hissedebiliyoruz. Tezer Özlü'nün gördüğü karanlığın aydınlanması, Benjamin ve Zweig'ın şahit olduğu kadar zifiri karanlığa gömülmemek umuduyla kitaptan yazarın yaptığı bir Stefan Zweig alıntısını aktaralım:

"Dünyam yıkılmıştı. Bir yenisini kurmam gerekiyordu. Kendi kendimi çok iyi tanımak zorundaydım. Ayrıca tüm yaşadıklarımdan bir sonuç çıkarmakla da yükümlüydüm. Geriye ne kalmıştı? Birkaç değerli dost. Ve dünyayı kavramışlığın bilinci. Bu denli yitik yılın ardından yeniden sorumluluk ve yeniden cesaret duymak gerekiyordu. İşte bu bir başlangıç, bir çıkış noktası olabilirdi. Birden karar verdim. Büyük bir kenti bıraktım. Salzburg'a yerleştim. Evlendim. Kendimi artık dilediğimce çalışmalarıma verebilirdim" (s. 33-34).

Kitap Düşmanlığı

"Trafodan haberim yok, kitabıma bakarım..."
Entelektüel kelimesinin hafif alaylı bir kısaltması olan "entel", entelektüelliğin neredeyse küfür sayıldığı, edebiyat ve sanat erbabının düzen bozucu olarak görülmekten öteye gitmediği, kitap okuyan insanların bile yer yer tehdit olarak görüldüğü yerlerde genelde küçümseme, aşağılama amaçlı kullanılır.

Entelektüellik aslında geniş bir tanım ama günlük yaşamda yarattığı zorluk açısından, en basit ve en temel "entel" eylemlerden birine, kitap okumaya gösterilen tepkiye, kitap düşmanlığına değinelim.

Çok okuyan kişilerin adeta düşman, risk faktörü görülmesi elbette yeni bir durum değil. Gerek Türkiye'de gerek dünyada kitapların suç unsuru sayılması, yasaklanması, yakılması yüzyıllardan beri devam ediyor. Belli başlı kitaplar mimlenmiş olsa da (mesela Marx'ın Kapital'i) bazen sadece kitap taşımak bile soru işareti sebebidir. (Burada Fahrenheit 451'i önerebiliriz.)

Kitaplar, kitap okuyanlar hep rahatsız edici olmuştur. Kitap okuyan insanların oturmuş olan düzeni bozacağı korkusu, yeni ufuklar açılması ve daha iyi bir dünya için çabalama isteğinin önüne geçer. Neyse ki rengarenk çoksatarlar ve bazı "bağışıklık" kazanmış yazarları okumak övgü sebebi olabilmektedir. Derin bir nefes alabiliriz...

Kitapları okumak satın almaya, birinden ödünç istemeye, önümüze bırakılıverse de okumak isteyip istememize bağlı olsa da başkaları onların uygunsuz olduğuna hükmetme yetkisi bulur. Uygunsuzluk çıtası genelde çok dipte olduğu için yasakların ardı arkası kesilmez. Son zamanlarda yayıncılara, yazarlara ve çevirmenlere açılan davalar, okullarda öğretmenlerin önerdiği kitaplara gelen şikayetler gerçekten üzücü ve endişe verici.

İnternet aleminin ünlü sözlüklerinde "otobüste kitap okuyan artist" tip gibi başlıklara rastlamak bile mümkün. Demek ki kendi halinde kitap okuyan bir insan başkalarının gözüne batan rahatsız edici bir unsur olabiliyor. Hal böyleyken, ne yapacağız? Elbette okumaya devam edeceğiz. Otobüste, evde, sahilde, fırsat bulduğumuz her an her yerde...

Çerçi Sanat'ın üçüncü sayısını hazırlarken kitapların bizi beslediği bilinciyle hem yazarımızın kitaplarını hem de onları destekleyecek teori kitaplarını ve başka edebi eserleri okumaya gayret ettik. Dördüncü ve sonraki sayılarda da bu gayretimizi sürdüreceğiz.

Ve pek tabii ki: Sayılarımızın hazırlık sürecinde sizlerin de desteğinizi bekliyoruz!